Kayıtlar

Öne Çıkan Yayın

         KADINA VE ERKEĞE  DAİR     Bir yere ait olmak ve bunu koşulsuz şartsız hissedebilmek. Eksilmeden, yanılmadan ve kimsesizlik duymadan. Ne çok kimsesi  olan ama dört duvara boş gözlere bakan, ne çok kimsesiz insanlar. Kimisi kadın, kimisi erkek,  insan gölgesiyle aydınlanmamış karamsar yüzler. Hayallerin sunduğu yalan hayatlar,yaşantıda olan boşlukta ki gerçekler. Ezilmiş egolarını başka insanlarda törpüleyen düşüncesizler.     Kaçımız her güne bir umutla başlayıp yeniden yeniden kaybolmuyoruz. Hep anlaşılamamak hep anlatamamak, yüreğiyle dinleyene hasret olmak. Ve bu döngüde gitmekkk gelmekkk.      Kadınlar anlaşılamamaktan erkekler anlatamamaktan bu kadar muzdaripken noktayı nereye koyacağımı bilemiyorum ki. Biz kadınların en büyük hatası çok lafla az şey anlatma yeteneği. Ve alışılmış olanı  duymaktan bıkmış olan biz. "DIRDIRCI KADIN." Demeyin bunu kardeşim. Siz dinlemeyi anlamayı bilmezken biz neden çok konuşan oluyoruz. Aklınız, bizi dinlerken hep başka yerler

MİSTİKYOL

Resim
      Arayış başlar uyanış adına. Kendine ve hayata. İyi ve güzel olsun istersin herşey. Kökten yenilenmek, olumsuz tüm duygulardan arınmak istersin. Arama motoruna yazdığında  çıkıverir karşına onların onlarca videosundan biri. Mistikyol. Videoyu izlemeye başlarsın. Tatlı  mıı tatlı, yumuşak mi yumuşak bir ses tonu, " Merhaba. Ben "Didem Çiloğlu" der.  O andan itibaren kapılırsın, ses seni alır ve  huzurlu bir yolculuk başlar.      Kişisel gelişim adına takip edilebilecek en kaliteli ve gerçek kanallardan biri onlar. Konuşma metinleri o kadar sağduyulu, nokta atışı cümlelerle bezenmişki her kelimede kendinizi buluyorsunuz. Bu kadar hissedilerek yazılmış metinler ve Didem Hanım'ın ses tonu, diksiyonu, paha biçilmez bilgiler  arayıpta bulamayacağınız kadar muhteşem.      Hayatında kendini değiştirmekle başlıyor ya her şey, işte bu konuda aklınıza gelen her soruyla ilgili videoları mevcut. Ben video görsellerini de çok seviyorum.  İtinayla hazırlanmış ve emek verilmiş.

SINIRLARINI BELİRLE

Resim
  Dünyaya geldiğin andan itibaren , çevre denilen bu âlemle etkileşime geçer ve ailenle açarsın pencereni hayata yada aile olanlarla. Kimlik oluştukça öğrenirsin herşeyi, algılamayı, olumlu yada olumsuz herşeyi. Bakış açın, sınırların  büyüdüğün ortamla şekillenmeye başlar ve doğuştan gelen karakteristik özelliklerin belirler devamını. Çok gelgitlerin olur duygusal bağlamda. İnişler, çıkışlar, huzur, mutsuzluk anlık değişimlerle alır yerini hayatında. Sen sen misin? Artık. Yoksa aile, çevre ve yaşantındaki  oluşumların değişemeyen bir  paydası mı?  Kişi kendi benliğinin anlamına erişmeyi başarırsa buluyor cevapları. Farkındalık yoksa öyle boş devinimlerle geçiyor olan.       Aynaya bak, kendine, yüreğine, herşeyine. Yargına, düşüncene, tepkine, sevincine uzun uzun bak. Dış gözlemci gibi. Başka biri gibi. Kendini yorumla.     Yaşadığın olumsuzlukları düşün. Çoğu koyamadığım sınırlarla ilişkili değil mi? Gördüğün haksızlık, alanına girenler, saygısız davranışlar. Bunların yegane sebebi k

FESAT İNSANLARIN ZİNCİRİNE HALKA OLMAYIN

Resim
  Uzun yıllar varki, insanları tanımak adına çok yol katettim. Kimisi hoş bir sedayla, kimisi boş bir hatırlanmayla geçti ömrümden.  Adını koyduklarım dost, koyamadıklarım da isimsiz kaldı. Küskünlüklerim, kırgınlıklarım, yanlış anlaşılmışlıklarım vede anladıklarım.      Ömür hatıra ve gelecek arasındaki çizgide adını yaşamak olarak aldı. Bunca geçen yıl çok şey öğretti, örseleye örseleye, yanılta, pekiştire. En çok insanlar oyalıyor ömrü kendi baktığın pencereden. Heleki fesatları. Her olura bir olmaz bulan, olumsuzluk elçileri. Üzerine basa basa yaşamak istediğin güzel bir ömrü, konuşmalarıyla, hareketleriyle kirleten, ezen fesatlar. Onlar kendi haz denizlerinin  dalgasıyla sallanırken, sen ortada ve kendini hiç gibi bulursun. Onlar kötü cümleli kusmuklarını galesizce bırakıp giderler üzerinde, duygularında ve yüreğinde. İşte bundandır söylemim. FESAT İNSANLARIN ZİNCİRİNE HALKA OLMA diye.      En iyi öğrendiğim kendi doğrun sağlamsa, kimsenin bunu yıkmasına izin verme. Kıskanç insan,

İKİ YILIN MAHZUN ÇOCUKLARI

Resim
  Ah sınavlar ahhh. Hayaller, idealler, gelecek, her şeyin bir çırpıda, saat dilimine sığdırıldığı kaygılı süreçler. Testler, zamana karşı yarışmalar ve gençlerden çok ailelerin yarıştırdığı proje  kişilikler. Pandemiden dolayı, alınamamış eksik derslerle, yarım yamalak gidilebilmiş dershanelerle ne yapacak bu gençler. Gerek lise gerek üniversite giriş sınavı olsun nasıl hazırlandığını  anlayamadan, nasıl tercih yapacaklar. Paranın bile pek fazla hükmü yok bu yıl.  Yüz yüze özel derste alamadı çoğu genç. Online ne kadar etkilidir tartışılır? Çünkü bizzat yaşadım, içindeyim. Çoğu yüz yüze daha iyi olacağı kanaatinde. Okullar dönem dönem açıldı ve de dershaneler. Çoğu veli göndermek istemedi haliyle.  Programlı ve idealist çalışan gençlerde çok. Youtube videolarıyla yol haritası çizen, hiç görmediği matematik konularını kendi kendine çalışan. Anlamayınca öfkelenen, anlayınca sevinen mahzun gençler. Sizin için çok zor iki yıl oldu. Arkadaşlarınızdan uzak, evde geçen uzun saatler. Hani sık
                    ABARTI         Eksik kalan yanlarımızın doyurulamamışlığını bastırmak için hatalar yapıyoruz. Kıskançlıkla,çamur atmakla kısacası şununla ya da bununla. İnsan özlem duyduklarını , yaşantısına sunulmayanları beklerken yoruluyor ve yaşayanlara imrentiyle kirleniyor sanırım. Nispet dehası sosyal medya da tuz biber oluyor; kusur aramana. Körüklüyor da körüklüyor. Mesleği bu olan insanlar çok . Basit yaşantıları görsellemede uzman kişiler tanıyorum ben. Eğitim seviyesi önemli değil nispet okulunun mezunları bir şekilde sahip oluyorlar o diplomaya.         Abartmak zor değil ki. Basit olanı süsleyip sunmak çok basit. Portakal suyunun üzerine bir nane yaprağı koyunca nasıl asortikleşiyorsa , kendi hayatına aynısını uygulayabilirsin. Gitmediğin , alakan olmayan yerden konum atarsın, internet görsellerinden faydalanıp yaşamadıklarını yaşıyorcasına paylaşabilirsin. Artık bunları yapmak çok basit. İki üç tuşa bakar.

GEREKSİZCE DEĞİŞTİRİLMEK

            GEREKSİZCE DEĞİŞTİRİLMEK     Hayatlarımızın döngüsü hep, birilerine veya bir şeylere takılarak yarım kalıyor. Kendimiz bile olmaktan arınıyoruz çoğu zaman. İnsanlara, kişilere kendini beğendirme , kabul ettirme çabası ne çok. Diğerleri de hazır desek olur. Bizler çok severiz her şeye yorum yapmayı, eleştirmeyi ve benleştirmeyi. Sanki herkes aynı özellikleri taşımak zorunda gibi davranırız. Ne dinlemeyi biliriz çoğu zaman ne de ötekileştirmemeyi. Çevremizden çok alışmışız yorum alarak yaşamaya. Adı kendimiz gibi davranmak olmuyor o zaman. Başkasının kurguladığı gibi davranmak oluyor. Lakin her bilinç bunun farkında değil. Diyorum ya bizim insanımız çok alışmış kendisi gibi görünüp başkası gibi olmaya.      Eğitimlisi, cahili hiç fark etmez. Yargılama ve karşındakini değiştirmeye çalışmayı bırakmalı insanoğlu. Sonuçta her canlının bir kimliği ve benliği var. Saygı duymakla başlıyor öz. Küçümsemekten ve hata bularak bakmaktan öte.       Kimileri evlenip bir süre sonra ruh i

ANNE

Resim
                          Anne. Kelime olarak bile ne yumuşak bir tınısı var,dilden dökülürken. Herkesin sahip olduğu ama kıymetle kıymetsizlik arası gelip gidici duygularda seslendiği sözcük. Kimilerinden çocuk azarında çıkan "ANNEEE", kimilerinden güzel ve kibar dökülen "ANNECİĞİM". Kelime aynı ama beynin ve kalbin birleştirdiği yerdeki çıkış çok farklı. İnsan dilinden çıkarırken katıyor sözcüğe anlamını. Ben pek kattığımı da sanmıyorum.  Benim gibi nicesi de var eminim.         Anne olmak ne demek? Bunu yorumlamak her kişinin harcı mı? Onu da  bilmiyorum. Bildiğim Annenin ailenin bütün temel direklerini elinde tutan kişi olduğu. Anne yapıcı ve olumlu ise aile de çıkmaz sokak yok.Anne kendi hesaplaşmalarını bitirememişse aile karmaşık ve düzensiz.İkincisine çokça şahit olduğumu biliyorum. Cehaletin hata yaptırdığı ve bunu bir türlü kabul edemeyen bir annenin evladıyım ben. Sevgi pahada ağır ama hakkını verirsen. Hani evlatlar arasında ayrım yapan ve bunu hiç k